Girişimlerin Ardındakiler #39
Bugün The Brand Planet’in kurucusu Sezer Şahin Dinçer ile birlikteyiz. Kendisiyle kuruculuğunu üstlendiği Brand Planet adlı girişim üzerine samimi bir röportaj gerçekleştirdik. Otuz dokuzuncu sayımızın konuğu Şahin Sezer Dinçer’e davetimizi kabul ettiği için çok teşekkür ederiz.
CEREN ÖZBAKIR: Biraz kendinizden bahseder misiniz? Şahin Sezer Dinçer kimdir? Ne yapar?
ŞAHİN SEZER DİNÇER: İşletme Bilgi Yönetimi lisans mezunu olarak eğitim aldığım Bilkent Üniversitesi ve ardından Bahçeşehir Üniversitesi’nde tamamladığım Reklamcılık ve Marka İletişimi Yönetimi yüksek lisans programıyla donanımlı bir kişiyim. Çalışma hayatımda farklı sektörlerde 10 yılı aşkın deneyime sahip oldum ve şu anda medya alanında Brand Planet ve yapay zeka destekli farklı bir girişim olan Humantra için çeşitli çalışmalar yürütmekteyim.
Deneyimlerim ve eğitimim sayesinde işletme ve bilgi yönetimi konularında geniş bir perspektife sahibim. Bilkent Üniversitesi’ndeki lisans eğitimim, işletmelerin bilgi kaynaklarını yönetme, analiz etme ve etkili bir şekilde kullanma becerilerimi geliştirmeme yardımcı oldu. Bu süre zarfında, stratejik bilgi yönetimi, veri analitiği ve bilgi sistemleri gibi konuları derinlemesine inceledim.
Yüksek lisans eğitimimde ise reklamcılık ve marka iletişimi alanında uzmanlaştım. Bahçeşehir Üniversitesi’nde aldığım dersler, pazarlama iletişimi, marka yönetimi, dijital pazarlama ve tüketici davranışı gibi konuları kapsamaktaydı. Bu sayede, reklam stratejileri geliştirme, marka imajını yönetme ve hedef kitleye etkili mesajlar iletmek konusunda yetkinlik kazandım.
Çalışma hayatımda çeşitli sektörlerde çalışma fırsatı buldum ve bu deneyimlerim sayesinde iş dünyasının farklı yönlerini deneyimleme şansı elde ettim. Bu deneyimlerim, iletişim becerilerimi geliştirmeme, sorunları çözme yeteneğimi artırmama ve takım çalışması becerilerimi güçlendirmeme yardımcı oldu.
Şu anda Brand Planet’de medya sektöründe çalışıyor ve markalar için stratejik iletişim çözümleri sunuyorum. Aynı zamanda Humantra’da yapay zeka destekli bir girişimde yer alıyor ve farklı projeler üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum.
CÖ: Girişiminiz The Brand Planet’in kuruluş macerasından biraz bahsedebilir misiniz? Nasıl bir hikaye ile kuruldu?
ŞSD: Bir zamanlar Görsel Atölye adıyla başlayan bir projeyle yolculuğuma başladım. O dönemlerde fotoğrafçılıkla ilgileniyor ve bu tutkumu bir ajans çatısı altında sürdürmek istiyordum. Harekete geçtim ve işe koyuldum. Ancak zamanla fark ettim ki sadece fotoğrafçılıkla sınırlı kalmak yeterli olmayacaktı. Hizmet yelpazesini genişletmeli, grafik tasarım gibi yan hizmetleri de eklemeliydim.
Geçen süre içinde Görsel Atölye fikrini geliştirerek yeni hizmetlerle genişlettim. Görsel Atölye’nin tanıtımını yapmak amacıyla Brand Planet’i kurdum. Bu platform üzerinden Görsel Atölye’yi duyurmayı ve aynı zamanda reklam gelirlerini Görsel Atölye’ye geri yatırmayı planladım. Ancak ne yazık ki Görsel Atölye markası pazarda tutunamadı ve başarısızlıkla karşılaştım. Yolun sonu görünmeye başladı.
Ancak bu süreçten edindiğim deneyimleri kullanarak Brand Planet’i daha güçlü bir şekilde inşa etmeyi başardım. Türkiye’de bir ilke imza atan farklı bir yaklaşım benimsedik. Kısa ve öz anlatımlı, yönlendirmesiz ve şık sunumlu içerikler üretmeye başladık. Bu yaklaşım, yaklaşık bir yıl gibi kısa bir sürede büyük başarılara ulaşmamızı sağladı. Bir zamanlar sadece bir pazarlama blogu olarak başlayan Brand Planet, hızla büyüyerek dev bir medya markası haline geldi.
Bugün itibarıyla Brand Planet, rekor büyüme rakamlarına ulaşarak yoluna hızla devam ediyor. Görsel Atölye’nin başarısızlığından aldığım derslerle daha güçlü bir marka oluşturduk ve başarıyı elde ettik. Bu yolculuk, azimle ve öğrenerek ilerlemenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Şimdi, Brand Planet olarak medya dünyasında etkileyici bir varlık olmaktan gurur duyuyoruz ve gelecekte de büyümeye ve gelişmeye devam edeceğiz.
CÖ: Girişiminiz üzerine daha çok nasıl bir şey amaçlamıştınız? İstedikleriniz gerçekleşti mi? Gelecek planlarınız var mıdır?
ŞSD: Tabii, sizin hedefleriniz ve amaçlarınızla ilgili özgün bir içerik oluşturmak için elimden geleni yapabilirim.
Türkiye’deki medya ve iş dünyası için yeterli kaynak olmaması, özgün içerik konusunda bir açığı ortaya çıkarıyor. Ancak, farklı bir bakış açısıyla insanların hayatlarına dokunmak, bilgilendirmek ve yeniliklerin önünü açmak hedefiyle yola çıkarak, bu alandaki boşluğu doldurma konusunda ilerlemeye çalıştık.
Başlangıçta, yavaş ancak istikrarlı bir büyüme rakamı hedefiyle köklü bir marka yaratmaya odaklandık. Bu, sizi istediğiniz yere doğru adım adım ilerletti ve şimdi takımınızla birlikte daha büyük hedeflerinize doğru ilerliyoruz.
Ekip kurma aşamasına geldiğimizde, artık “ben” değil, “biz” diyebileceğiniz bir takım yaratmak hedefimiz var. Bu, herkesin farklı becerileri ve fikirleriyle bir araya gelerek, özgün içerik konusunda daha güçlü ve etkili olmamıza olanak sağlamaktadır.
CÖ: Girişiminizin kurulma aşamasına dönsek neleri farklı yapardınız? Hatalarınız ya da daha iyi olabilirdi dediğiniz bir şey var mıdır?
ŞSD: Pandemi dönemi, insanların sosyal medya ve diğer dijital platformlarda daha fazla zaman harcamasıyla birlikte, daha aktif olmayı hedeflemek için harika bir fırsattı. Bu dönemde, insanların evlerinde daha fazla vakit geçirdiği ve online etkinliklere daha fazla katıldığı bir gerçekti. Ben de bu durumu avantaja dönüştürmek ve daha etkili sonuçlar elde etmek için çaba gösterdim.
Bu süreçte yaptığım deneyimler, hatalardan çok daha fazlasını sunuyordu. Elbette, bazen hatalar yaptım, ancak bunları sadece birer deneyim olarak görmeyi tercih ettim. Çünkü hatalarımız sayesinde öğreniyoruz ve gelecekteki adımlarımızı daha güçlü bir şekilde atabiliyoruz.
Pandemi döneminde, dijital platformlarda daha aktif olmayı hedeflemem, birçok yeni fırsat ve bağlantılarla karşılaşmama yardımcı oldu. İnsanlarla online etkinliklerde buluşmak, farklı düşüncelerle etkileşimde bulunmak ve yeni projelerde yer almak için harika bir ortam vardı. Bu deneyimler, beni daha fazla öğrenmeye, büyümeye, kişisel ve profesyonel anlamda gelişmeye teşvik etti.
Pandemi dönemiyle ilgili hatasız bir yolculuk olmasa da, deneyimlerim sayesinde birçok önemli ders çıkardım. Gelecekte, benzer zorluklarla karşılaştığımda daha güçlü ve daha hazır olacağım. Hatalarımı deneyime dönüştürdüm ve bu süreçte büyümeme, ilerlememe ve gelişmeme yardımcı oldular.
Sonuç olarak, pandemi dönemi, dijital medya mecralarında daha aktif olmayı hedeflemem için bir fırsat sağladı. Yaptığım hataları deneyim olarak gördüm ve bu deneyimlerden öğrendiklerimle gelecekte daha güçlü olmayı amaçlıyorum.
CÖ: The Brand Planet’in nasıl bir çalışma sistemi var? Birçok sektörde içerik üretiyor ve bu sistem nasıl sağlanıyor ya da bu böylesine bir sistem nasıl yönetilmedir? Bu anlamda neler söyleyebilirsiniz?
ŞSD: İşinize dokunan bir sektördeyseniz, ne kadar sistemli bir şekilde ilerlerseniz ilerleyin, duyguların büyük bir etkisi olduğu durumlarda sistem bazen yetersiz kalabilir. Bu nedenle, özellikle medya sektöründe, anlık ve dikkatli olmak hayati öneme sahiptir.
Medya sektörü, haberlerin, hikayelerin ve duygusal içeriklerin anlatıldığı bir alandır. Bu alanda çalışanların, olayların anında farkına vararak hızla tepki vermeleri ve duygusal bağlantıları doğru bir şekilde kurmaları gerekmektedir. Çünkü insanların duygusal tepkilerini tetiklemek, onları etkilemek ve düşündürmek için güçlü bir iletişim yeteneği gereklidir.
Bir medya profesyoneli olarak, anlık ve tetikte kalmak, olayları doğru bir şekilde yorumlamak ve izleyicilerin duygusal dünyasına ulaşmak için elzemdir. Bu, doğru zamanda doğru reaksiyonu verme becerisi anlamına gelir. Hızlı tepki vermek ve durumları doğru bir şekilde analiz etmek, haberlerin ve içeriklerin güncelliğini korumasına yardımcı olur.
Ancak, anlık ve tetikte kalmak demek, duygusal tepkilerin ağırlığı altında ezilmek anlamına gelmez. Medya sektöründe çalışanların, duygusal dengeyi korumaları ve nesnelliklerini kaybetmemeleri çok önemlidir. Bu, sağduyulu ve tarafsız bir şekilde olayları aktarabilmek ve izleyicilere gerçekçi bir perspektif sunabilmek anlamına gelir.
Medya sektörü, insanların yaşadığı deneyimleri, hikayeleri ve duyguları yansıtmakla sorumludur. Bu nedenle, tetikte kalmak ve anlık tepkiler vermek, izleyicilerin duygusal dünyasına dokunma gücünü artırır. Sektörün gerekliliklerine uygun olarak hareket eden medya profesyonelleri, duygusal bağlantı kurarak insanları etkileyebilir ve toplum üzerinde önemli bir etki yaratabilir.
Sonuç olarak, medya sektöründe çalışanlar için anlık ve tetikte kalmak, duygusal tepkilerin etkili bir şekilde yönetilmesini sağlar. Bu, izleyicilerle bağlantı kurmayı, duygusal tepkileri etkilemeyi ve toplum üzerinde anlamlı bir etki yaratmayı mümkün kılar. Medya sektöründeki başarı, bu hızlı ve duygusal bir ortamda etkili iletişim becerilerine dayanır.
CÖ: Pazarlama ve marka alanında çalışıyorsunuz. Girişimcilik dışında bu alan hakkında ne söyleyebilirsiniz? Size kattığı olumlu ya da olumsuz yönler nelerdir?
ŞSD: Mesleki deformasyon, her sektörde olduğu gibi iş hayatınızın özel hayatınıza da etki etmesi durumudur. Bu durumu biraz şakaya vuracak olursak bile, gerçekten işinize olan ilginiz ve deneyimlerinizin özel hayatınıza yansıdığını fark edebilirsiniz. Örneğin, arkadaşlarınızdan biri bir konudan bahsettiğinde, genellikle onun bilgisini ve bilginin kaynağını irdelediğinizi ve farklı senaryoları sentezleyerek olası sonuçları paylaştığınızı hatırlayabilirsiniz.
Ancak girişimcilik gibi bir alanın da olumlu ve olumsuz yanları vardır. Olumlu tarafı, daha etkili zaman ve bütçe yönetimi becerileri kazanmanızdır. Sonuç olarak, zaman ve para kısıtlı olduğunda en etkili şekilde kullanmak için strateji geliştirmeyi ve uygulamayı öğrenirsiniz. Bu beceriler sadece iş hayatınızda değil, özel hayatınızda da size başarılı sonuçlar sağlamak için kullanılabilir.
Ancak girişimciliğin olumsuz yanları da göz ardı edilmemelidir. Bir girişimci olarak daha az sosyal yaşama sahip olabilirsiniz. Özel hayatta sosyalleşme, hobiler ve kişisel zaman gibi konulara daha az vakit ayırmak zorunda kalabilirsiniz. Bu durum, işinizi büyütmek ve başarılı olmak için yoğun bir şekilde çalışmanız gerektiğinde ortaya çıkabilir.
Sonuç olarak, iş hayatında edindiğiniz deneyimlerin ve becerilerin özel hayatınıza etki etmesi oldukça doğaldır. Önemli olan dengeyi sağlamaktır. İşinize olan tutkunuzu korurken, aynı zamanda kendinize ve özel hayatınıza da zaman ayırmanız önemlidir. Bu sayede, hem işte hem de özel hayatta başarılı ve tatmin edici sonuçlar elde edebilirsiniz.
CÖ: Bu alanda kendini geliştirmek isteyen kişilere neler önerirsiniz? Nasıl ilerlemeliler?
ŞSD: Elde ettiğimiz başarıların önemli bir kısmı, gelişime açık olmamız ve trendleri takip etmemiz ile ilgilidir. Sadece kendi alanımıza odaklanmak yerine, farklı disiplinlerde de bilgi sahibi olmak bizi eleştirel düşünme, farklı yorumlar getirme ve ufku genişletme konusunda daha yetkin kılacaktır.
Örneğin, bilgisayar mühendisliği öğrencisi olarak dünya tarihi veya sinematografi gibi alanlar hakkında bilgi sahibi olmak, bizi sadece kendi alanımızda değil, farklı bağlamlarda da daha donanımlı yapacaktır. Aksi takdirde, sadece kendi alanımıza odaklanarak diğer alanlara karşı körlük yaşayabilir ve eleştirel düşünce konusunda yetersiz kalabiliriz.
Bu nedenle, gelişime açık olmak ve farklı disiplinlerle ilgilenmek, bizim için büyük bir fırsat sunmaktadır. Bu sayede, farklı bakış açılarına sahip olabilir ve dünyayı daha geniş bir perspektiften görebiliriz. Bunun sonucunda, sadece kendi alanımızda değil, hayatın farklı alanlarında da başarılı olabiliriz.
Sonuç olarak, başarıya giden yolda gelişime açık olmak ve farklı disiplinlerle ilgilenmek çok önemlidir. Bu tutum, eleştirel düşünce ve farklı yorumlar getirme konusunda bizi daha yetkin hale getirecektir.
CÖ: Genç girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir?
ŞSD: Hata yapmaktan korkmak, birçok insanın başarıya ulaşmasını engelleyen bir faktör olabilir. Ancak, hata yapmanın aslında son derece değerli bir deneyim olduğunu unutmamalıyız. Hatalarımız, bir sonraki adımda neyi yapmamamız gerektiğini öğrenmemizi sağlar ve buna göre yeni bir yol haritası çizeriz. Sonuç olarak, hatalarımızdan ders çıkardıkça, daha başarılı olma şansımız da artar.
Kendim için belirlediğim bir denklemle ilgili olarak, başarıyı sabır, seyir ve şükür faktörlerinin birleşimi olarak görüyorum. Bu denklemi doğru bir şekilde kurgulayabildiğimiz sürece, herhangi bir hedefimize ulaşmamız mümkün olabilir. Başarı, sadece istediğimiz gibi sonuçlanması anlamına gelmez; aynı zamanda bize katkı sağlayan her gelişme, güzel bir başarıdır. Önemli olan, olumsuzlukların etkisinden sıyrılıp motivasyonumuzu güçlü tutmaktır.
Hayatta ilerlerken hatalar kaçınılmazdır. Ancak, bu hataları korkuyla değil, cesaretle karşılamalıyız. Her hata, öğrenme fırsatı sunar ve bizi daha iyi bir noktaya taşır. İlerlemek için zaman zaman risk almak ve bilinmeyene adım atmak gerekebilir. İşte bu noktada, sabır ve seyir devreye girer. Sabırla, hedeflerimize adım adım yaklaşabiliriz. Seyir ile, yolda karşımıza çıkan engelleri aşabilir ve hedefimize ulaşma konusundaki motivasyonumuzu koruyabiliriz.
Başarı yolculuğunda şükretmeyi de unutmamalıyız. Her aşama ve her başarıya minnettarlık duymak, pozitif bir bakış açısıyla ilerlememizi sağlar. Şükür, bize daha fazla motivasyon ve enerji verir. Aynı zamanda, başarısızlıklar karşısında bile umudu ve inancı korumamızı sağlar.
Sonuç olarak, hata yapmaktan korkmamalı ve başarıyı sabır, seyir ve şükürle ilişkilendirmeliyiz. Her adımımızda bir şeyler öğrenmeli, gelişmeli ve ilerlemeliyiz. Başarı, mükemmel sonuçlara ulaşmak anlamına gelmez, ancak bize katkı sağlayan her deneyim, güzel bir başarıdır. Hayatta ilerlerken karşılaştığımız zorluklardan ders çıkarmalı ve motivasyonumuzu korumalıyız.
CÖ: Bizimle paylaşabileceğiniz sizi motive eden bir cümle var mı?
ŞSD: Yalnızca takım olarak kazanırız aksi takdirde kazanmış sayılmayız.
RÖPORTAJ: CEREN ÖZBAKIR
#Girişimcilik #Startup